ABOUT ILAD
 

''Medya kuruluşlarının itibarı için etik kurallara sarılmak gerek''




İLAD Paneli: “Gerçeğin Yeni Öyküleştirmeleri: Teknoloji Çağında Medya ve Etik”


-Medya kuruluşlarının itibarı için etik kurallara sarılmak gerekiyor.

-Bütün iletişim kesimlerinin katılacağı ortak bir çalışma başlatalım.



İLAD İletişim Araştırmaları Derneği ile Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin birlikte düzenlediği “Gerçeğin Yeni Öyküleştirmeleri: Teknoloji Çağında Medya ve Etik” konulu panelde yayın organlarının okur/izleyici gözünde itibarsızlaşmasının nedenleri irdelendi.. Medyanın reklam gelirine gereksinimi olduğu ancak okur gözündeki itibarına daha çok gereksinimi olduğu vurgulandı.  Okur ve izleyicinin doğru habercilik yapmayan ve kamu yararını gözetmeyen medya kuruluşlarına itibar etmediğine dikkat çekildi.



Günümüzün itibarsızlaşmış yayıncılık anlayışının düzene konulması ve yeni iletişim politikalarını belirlemek için tüm tarafların katılımı ile ortak bir çalışma grubu kurulması önerisi getirildi. Bilgi Üniversitesi’nin evsahipliğinde yapılan panelde konuşmacılar etiğin(meslek ahlakı) korunması için öneriler geliştirdiler.



TOPUZ: ''İLETİŞİM POLİTİKALARI İÇİN ORTAK ÇALIŞMA GRUBU KURALIM.''



İLAD Onursal Başkanı Hıfzı Topuz: Basın tarihine büyük katkısı olan UNESCO çalışmalarını anlatırken, 50 yıl önce gazetecilik okullarının kurulması ile basın hukuku, haberin eşit dağılımı, meslek ahlakı, gazetecilerin korunması gibi kavramların yerleştirilmeye çalışıldığını hatırlattı.



Türkiye’de Abdi İpekçi’nin başkanlığında yürütülen Basın Ahlak Yasası isimli bildirge çalışmasını ve bu bildirgenin gazeteler tarafından onaylanarak logolarının altına “Bu gazete basın ahlak yasasına uymayı taahhüt eder” yazdıklarını anımsattı.



Bugün gelinen noktada teknolojinin getirdiği yeniliklerle birlikte bu konuların yeniden değerlendirilmesi basın ve yayın meslek örgütleri ile üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek ortak bir çalışma yürütmelerini, yeni çözüm yolları geliştirmelerini önerdi.  TGC’nin buna öncülük etmesini istedi. Türkiye’nin iletişim politikalarının olmasının gerektiğini, basın ahlakının, gazetecilerin korunması ve etik konularının da bu politikaların içinde yer alması gerektiğini savundu.



ASNA: ''YAZI İŞLERİNİ REKLAM YÖNETMEMELİ''


A&B İletişim Başkanı Sibel Asna: Bir iletişim danışmanı olarak reklamın gücünün haber odalarındaki haberleri etkilemesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Yayın organlarının sahiplerinin ve bazı gazetecilerin, siyasilerle, devlet yöneticileri ile yaptıkları işbirlikleri ve kurdukları ilişki ortamları kadar dile getirilmese de reklam veren şirket patronlar ile de maddi menfaat sağlayan ilişkilere girildiğine dikkat çekti. Eskiden gazetecilerin sade bir yaşam sürdüğünü giderek bu ilişkiler sonucu basın organlarında, görkemli yaşam süren bir kesim ile hakları verilmeyen muhabirler gibi iki sınıf belirdiğini anımsattı. İLAD kurucularından da olan A&B İletişim’in kurucusu rahmetli Aleaddin Asna’nın halkla ilişkiler için uyguladığı etik kuralları anlatan Asna, “Evet yayın organlarının reklam gelirine  ihtiyacı var ama okura ve okurun saygı duymasına daha çok ihtiyacı var.Yazı işlerini reklam yönetemez. Eğer gazetelerin itibarını istiyorsak yazı işlerinden para ile elde edilmiş bilgilerin çekilmesi gerekiyor” dedi.


BİLDİRİCİ: ''İNANMA, ŞÜPHE ET, SORGULA...''


Gazetelerin logolarının altında yazan “Bu gazete basın ahlak yasasına uymayı taahhüt  eder” yazılarının basın sahipleri değişince silindiğini belirtti. Bugün basının tiraj ve itibar kaybının tek çıkış noktasının etik değerlere sarılmak oluğunu vurguladı. “Türkiye’de gazetecilik öldü deniliyorsa buradan çıkış yolu etiktir meslek ahlakıdır” dedi.



Sosyal medya ile geleneksel medya arasında haber kullanımı ve karşılıklı haber alışverişinde hiçbir kural bulunmadığına dikkat çekerek, internet ortamının bir cangıl gibi kuralsız olduğunu vurguladı. Kuralların olduğu bir sistemin devreye girmesi gerektiğini, sosyal medyadan gelen her haberin sorgulanmadan kullanılmaması ve gazeteciliğin haberin incelenmesini ve işlenmesini gerektirdiğini anımsattı.



Güç odakları ile röportajlarda gazetecilerin soru soramadığına bu tür haberlerin monolog olduğuna vurgu yaptı. Etik kurallara uymayan gazetecilerin bir süre sonra yok olduğunu, gazetecilik bir maraton ise gazetecinin etik kurallara uyarak bu maratonu tamamlayabileceğini belirtti.



ERHART: ''SİVİL TOPLUM VE SOSYAL MEDYA İŞBİRLİĞİ''


Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç.Dr. Itır Erhart: Gazetecilik ve sivil toplum işbirliğine vurgu yaptı. Öğrencilerin bu ortamda gazeteci olmak istemediklerini söylediklerini ama aynı öğrencilerin medyaya içerik geliştirmek konusunda heyecan duyduklarını anlattı. İnsan hakları ve medya üzerinde çalışmalar yaptıklarını, “Haklarımız nelerdir elimizden alınırsa nasıl tepki veririz. Tepki araçları nelerdir? Cinsel şiddet, nefret söylemi” gibi konularda sivil toplum örgütleri ile birlikte sosyal medya üzerinden çalıştıklarını belirtti. Sosyal medyanın yankı odalarında haberleri aynı düşüncedeki kişilerin paylaştığına, başka yankı odalarında tam zıt haber paylaşımları olduğuna dikkat çekti.



Güvenli haber,  haber doğrulamanın önem kazandığını, teyit.ogr ve doğrulukpayı.com gibi siteler ile haberlerin gerçekliğinin incelenmesi gerektiğini söyledi. Medya kuruluşlarının doğru ve etki altında kalmadan haber vermesi için “kitle fonlaması”na geçilmesini önerdi. Sanal toplum ve sosyal medya ile çalışmaların yeni olanaklar ve ortamlar getirdiğini ve bu ortamlardan umutlu olduğunu belirtti.



AZİZ: ''TÜM TARAFLARIN KATILACAĞI BİR ORTAK ÇALIŞMA''


İLAD Başkanı Prof.Dr. Aysel Aziz: Biraz hayal gibi görünse de medya kuruluşlarının, meslek örgütleri ve sivil toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak şekilde, iktidar ve muhalefete yakın kesimlerin de örgütlerini kapsayacak şekilde meslek ahlakı ve etik konusunda uzlaşma sağlayacak bir iletişim grubu ve ortamı yaratmak gerektiğini söyleri. İletişimcilerin bunu başarmak için iletişimin gücünü kullanılmasını önerdi.



Paneli yöneten Prof. Dr. Aziz, dinleyici görüşlerini de aldı. TGC başkanı Turgay Olcayto ve TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ve gazeteci Şükran Soner,  öğrenciler ve BÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Halil Nalçaoğlu da görüşlerini paylaştılar.


OLCAYTO: ''HAPİSTE 149 GAZETECİ''


Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto: Meslek örgütleri arasında tartışmalar yaşandığını bir arada ortak çalışma yapmanın bu nedenle zorluklar taşıdığını anlattı. Gazetecilerin sadece yüzde 3,5 oranında sendikalı olduğunu bu sayının da 4 sendika arasında paylaşıldığını belirtti. Hapishaneleri dolaştığını, Adalet Bakanlığından sadece kendisine ziyaret izni verildiğini, hapisteki gazetecilerin zor koşullarda olduğunu anlattı. 149 gazetecisi hapiste olan Türkiye’nin bu konuda Çin ve İran’ı bile solladığını belirtti.


Sulh ceza mahkemelerinin hakimlerinin doğrudan hükümet tarafından atandığını ve bu mahkemelerin kararları ile gazetecilerin tutuklandığını itirazların da yine bu mahkemelerde görüşüldüğünü hatırlattı.


Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner: Toplumda pek çok kesimin gerçekler yerine “miş gibi” yaptığından, olaylar ve haberler de sanki gerçekmiş davrandıklarından yakındı. Basın da bu olayları sanki gerçekmiş gibi algılatıyor dedi.


11 Mayıs2018 Cuma günü Bilgi Üniversitesi santralİstanbul kampüsü Güzel Sanatlar Merkezi’nde yapılan panelden önce de İLAD İletişim Araştırmaları Derneği’nin geleneksel olarak verdiği iletişim ödüllerinin bu yılın sahipleri Faruk Bildirici ve Doç.Dr. İ.Arda Odabaşı’na ödülleri takdim edildi.